KATEGORİLER
BASINDA BİZ
TV Programları
Radyo Programları
Yazılı Basın
SİZDEN GELENLER
Konuk Defteri
Danışma Hattı
SİTEMİZE ÜYE OL
SİTEMİZİN İSTATİSTİKLERİ
Üye Sayısı : 2390
Ziyaretçi Sayısı : 44774
Online Ziyaretçi : 12
Anasayfa | Özgeçmişim | Eğitimlerim | Danışmanlık Seanslarım | Foto Galeri | İletişim

Ergenlikte Kimlik Bunalımı

Gençlik, yol gösterilmeye ihtiyaç duyar.(Goethe)

Ergenlik dönemi, gelisim psikolojisinin en ilgi çeken konularindandir.  Günümüzde daha popüler bir ilgi alani olmakla beraber tarihe baktigimizda da ergenlige dair çesitli tanimlama ve çözümlemeler görürüz. Ergenlerle ilgili ilk görüsler bundan yaklasik olarak 3000 yil önce Sokrates ile ortaya konulmaya baslar. Bu dönemde olusan ilk düsünceler oldukça olumsuzdur.  Yunanli sair Hesioda göre gençler; küstah ve saygisizdirlar. Nitekim dönemin diger ünlü düsünürleri de bu görüsü benimsemislerdir.  

Platon, genç insanlarin karakterlerinin yasam boyunca pek çok degisim gösterecegini ifade eder. Bu filozof, genç insanlarin bu dönemde ruhsal bazi degisiklikler yasadiklarini ve enerjilerini kontrol için spor yapmalari ve müzikle ugrasmalari gerektigini söylemistir. Platon, gençler üzerinde yaptigi gözlemlere dayanarak kolay etki altinda kaldiklarini ve tartismaya egilimli olduklarini belirtmistir.

Aristo ise gelisim dönemlerini yediser yastan olusan üç ayri döneme ayirmistir. Aristonun tanimina göre; ilk yedi yil bebeklik, ikinci yedi yil çocukluk, üçüncü yedi yil genç erkeklik dönemi  olarak ayrisir. Hatta bu tanimlama ortaçag boyunca da genel olarak kabul görmüstür.

Aristoya göre çocuklar ve hayvanlar haz ilkesinin kontrolü altindadir. Bagimsiz davranma yetenegine sahip olsalar da seçme kapasitesine sahip degillerdir. Seçme yeteneginin gelismesi ise ergenlik döneminin bir özelligidir. Bu açidan ergenlik, muhakeme yeteneginin belirginlestigi bir çag olarak degerlendirilebilir.

 Aristoya göre;

Gençler arzularina baglidir ve bunlari gerçeklestirmek ister. Bu arzular içinde en öne çikani da cinselliktir ve bu konuda kendilerini kisitlamazlar.

Gençler sabirsizdirlar ve çabuk sinirlenirler.

Tutkularinin köleleri gibi davranirlar ve onlarin pesinden giderler.

Her seyi bildiklerini sanirlar. Asiriya gitmelerinin nedeni budur.

Büyük amaçlari vardir fakat durumlarin veya ortamlarin sinirlayiciligindan henüz haberleri yoktur.

Yardimsever ve cesurlardir.

Söylenenlere baktigimizda çogunun bugün de geçerli oldugunu görürüz. Yani ergenligin dogasi asagi yukari hep ayni karakteristik özellikleri gösterir. Bununla beraber son yüzyilda pek çok sosyo-kültürel sebeple ergenlik bunaliminin disa vurum biçimleri degismis ve ergenlik meselesi bir sorun olarak tanimlanarak daha görünür hale gelmistir.

Ergenlikte Kimlik Bunalimi

Çocuklukta ögrendigimiz her sey bir gün gelir eriskin dünyasindaki yeni degerlerle karsilasir. Iste ergenlik dönemi böyle bir çarpisma ve sinanma dönemidir. Eski degerlerle yeni degerlerin kiyaslandigi, mesleki, cinsel ve sosyal kimligin taninarak oturtulmaya çalisildigi sirada yogun çaba harcanir. Iste bu yogun çabanin adi kimlik bunalimidir. Kendi kimlik duygumuzu kazanabilmek için, ergenlik döneminde verdigimiz bu savas normaldir. Kimi ergen bu savasi sessiz sedasiz verir, kimi ise firtinali bir sekilde  Bu savas sirasinda anne babalarla, toplumla çatismalara girilir. Bu çatismalar bazen yogun ve yipratici, bazen de kolay olur. Çünkü ergen anne babadan kopmaya, bagimsizlasmaya, kendi toplumsal beklentilerini yapilandirmaya çalismaktadir. Eger bunu yapmazsa, saglikli bir sekilde eriskinler dünyasina katilamayacaktir.

Bagimsizlik istemek kolaydir ama bunu elde etmek zordur ve mücadele ister. Daha zor olani ise elde edilen bagimsizligin dogru olarak, nasil kullanilacagini bilmektir. Bazen anne babadan kopmaya çalisirken, baska gruplara bagimli hale gelir. Bu degisimler hizli olabildigi ve denge saglanabildigi gibi, bagimsizligi ararken onu tamamen yitiren ergenler de olabilir.
Özdesim döneminde, babasina ve annesine benzemeye çalisan çocuk, onlarla özdesim kurarak kimlik olusturur. Ergenlikte ise Onun anne babasinin harika oldugu fikri, ergenlikte yerini hiçbir sey bilmeyen aileye terk eder. Artik varlik göstermenin sekli, onlarla övünmek degil, onlardan daha iyi olabilmektir. Daha iyi olabilmek için farkli yollar seçer ergenler. Kimi ailelerinin tüm olanaklarini kullanarak, hatta onlarin yaptiklarini yaparak kendini kanitlar. Kimi ise kendini kanitlamanin yolunun, onlarin verebileceklerini tümüyle reddederek, farkli seyler yapmak oldugunu düsünür. Bu seçim zor ve aci verici olabilir.

Ailenin gence karsi tutumu bu bunalimi yasama siddetini etkiler. Aslinda gencin yasadigi bu kimlik bunalimi, ailenin de bunalimi haline gelebilir. Onu bu arayisina izin vermeyen, ya da anlamayan aile, engellemeleriyle, küçümsemeleriyle, her seyi biz biliriz tavirlariyla bu normal gelisimsel dönemi, firtina haline getirebilir. Hiç engellemeyen ama destek de olmayan, yol göstermeyen aileler ise belki firtinaya tutulmazlar ama ergen çocuklarinin içindeki firtinadan da haberleri olmaz.
Gelisim psikolojisi alaninda önemli bir yere sahip olan Erikson, ergenlik döneminin çocukluk ve eriskinlik dönemi arasinda bir geçis, bekleme, askiya alis dönemi oldugunu söylemistir. Kimlik bocalamasi farkli yogunlukta yasanarak geçer. Ama bazi ergenlerde, kimlik bunalimi agirlasir, uyum ciddi bir sekilde bozulur. Artik söz konusu olan kimlik karmasasidir. Anne babasinin, toplumun hatta kendisinin bile beklentilerine ters gelen davranislar içine girer. Okudugu okul bitmek üzereyken, orada olmamasi gerektigini düsünenler olur. Baskalari gibi olmaktan nefret eden ergen, onlara benzemek istemez ama ne olmak, kim olmak istedigi sorusunun yanitini da bulamaz. Bu kimlik karmasasi degisik ruhsal sorunlara neden olur. Kim oldugunu bilememenin getirdigi çökkünlük depresyona, depresyon panige ve intihar girisimine ulasabilir. Kuskucu, alingan, kendinin anlasilmadigini ve haksizlik yapildigini düsünen ergen yasamin tadinin çikaramaz olur. Uyumsuz insan iliskileri, yüzeysel gelip geçici, kendini aradigi ama bulamadigi asklar, tepkisel davranislar görülür.
Nasil Çözümlenir? 
Saglikli çözüm, karmasadaki gencin uygun danisma ve tedavi ile iyilesmesi ve kimligini tamamlamasidir. Ama bu her zaman mümkün olmaz. Gençlik döneminde olur denilerek uzmana ulasamayan ya da aileleri tarafindan fark edilip ele alinamayan kimlik karmasalari farkli sekillerde sonlanirlar. Bir sonlanis, olumsuz kimlik olusturmaktir. Toplumun ve ailesinin istedigi gibi olamayacagi inancina kapilan ergen, tam tersi bir kimligi benimseyebilir. Uyusturucu, farkli dini yönelisler, dinini degistirmek, yetistigi toplumun tüm deger yargilarini reddetmek bunun yansimalaridir. Kimi zaman ise topluma meydan okuma olumsuz kimligi kanitlamanin yolu olur. Siddet ve terör eylemlerine katilan ergenler bu yolu seçenlerdir. Bu kimlik karmasasi, bazi kisilerce yönlendirilir ve olumsuz kimlik pekistirilir. Bazen bu kimlik karmasasi, seçilmis yasam biçimi adi altinda sürer. Düzenli yasayanlar, çalisanlar, çoluk çocuga karisanlar küçümsenir. Geç yaslarda, bazen serüven pesinde, bazen çapkinlikta, ama boslukta kimlik arayisi sürer gider. Kimlik bunalimini saglikli bir sekilde çözümleyememis ergenlerin çogunlukta oldugunu düsününce bugün dünyanin neden bu halde oldugunu anlamak zor olmasa gerektir.

Büyüklere düsen

Anne babalara, egitimcilere ve siyasilere düsen, her seyden önce genci yargilamadan dinlemek ve isyanina, itirazlarina kulak vermektir.  Yargilanmadan ve sen ne anlarsin? denilip küçümsenmeden dinlenen, ciddiye alinan ergenin özgüveni artar. Özgüven dengeli oldugu zaman da kisinin içindeki yapici enerji açiga çikar. Ergen, üretken olmak, ögrenmek,  paylasmak ve isbirligi yapmak için daha açik hale gelir.

Ergenlere ilgi ve yeteneklerine uygun faaliyet alanlari sunulmalidir. Böylece hem fazla gelen bedensel ve duygusal enerjisini faydali yerlerde kullanma firsati dogar hem de kendini ispat için kötü aliskanliklar edinmek ya da çetelere katilmak gibi sorunlu yollara basvurmaz.

Ergenlerdeki isyan etme ve sorgulamarefleksi, aslinda toplumlarin yenilenmesi için gereken dinamizmi içinde barindirir. Zira yetiskinler çogunlukla yerlesik düzenden yana tavir alirken baskaldirabilen, sorgulayan ve yanlis giden seyleri degistirme cesaretini gösterenler genellikle gençlerdir. Bu potansiyel iyi degerlendirilirse dînî hayata karisan ve bozan kültürel unsurlari elestirebilecek ve gerektiginde reddedip yenilenmenin temellerini atabilecek bir dinamizm ortaya çikacaktir. Sözün özü, gençler toplumun ön kabullerini önce reddedip sonra kendilerini yeniden insa etmeye çalisirlar. Onlar bu süreci yasarken biz bu dönemi anlayabilir ve sabirla, sefkatle yaklasabilirsek, toplumsal bir dönüsüm ve yenilenmenin de temelini atabiliriz. 

*Bu yazi Din ve Hayat Dergisi'nde yayimlanmistir. 

Facebookta Paylaş    Twitter Paylaş

 Tüm hakları saklıdır.